
Furkan Yıldırım yazdı:Balam ile bal yada balım aynı kökten gelmiyor. Balam "oğlum, çocuğum" añlamında, bala "oğul, yavru, özellikle kuş yavrusu" sözcüğünden geliyor. Yañlış añımsamıyorsam siz bir kaç kez daha aynı kökten gelmeyen sözcükleri aynı kökten geliyormuş gibi düşünmüştüñüz. Bu çok yañlış bir yaklaşım. Bu gül "bitki" ile gül- "gülmek" sözcükleriniñ aynı olmaması kadar basit. Örñeğin gerçek, geri, germek, gez, gezi gibi... sözcükleriñ hepsi ge- gibi bir ortak kökten gelmiyor. Sözcükleriñ köklerini öğrenmek için hepimiziñ yaptığı gibi kökenbilim sözlüklerini Gülensoy, Nişanyan , bu alañda yazılan öğretici bétikleri Marcel Erdal inceleyebilirsiñiz.(yalñızca her okuduğunuza inanmayıñızdatadeveb yazdı:TürkçeSözlük78 yazdı:Balı sevmiyorsak cennetten nefret mi etmemiz gerekiyor şimdi?Cennete neden bal denildiğini anlayamadım, biraz saçma geldi. Bunun yanında kutra ve odra çok güzele benziyor. "Yut"un da felaket demek olduğunu bilmiyordum. Aktarma Sözlüğü'nde felaket için "yukavut" yazıyordu. Bir tane yırıma bu sözcüğü koymuştum.
Çocularını severken "balam" vs derler. "The Horde" adlı yapımı izlersen orada kocaman oğlunu "balam" diye diye seven bir kesiti yakalarsınız 22. dakika dolaylarında. Ayrıca bu yapımda bol bol türkçe sözcük bulup gündemleyebilirsiniz.)
Usta olmanız gerekmez ki. Hepimiz o kaynaklara başvuruyoruz. Hatta ben bildiğim néñ şéy lerde bile emin olmak için yéñiden bakıyorum. Usta kişiniñde izleyeceği yol aynı, acemi kişiniñde. Koñu yöñtemse tamam, ancak aynı kökten geliyor sanarak bunları öñeriyorsañız diye démiştim.datadeveb yazdı:Bu alanın ustası değilim. Bu bilinen bir şey. Yol tutumlarınız ile örtüşmeyen düşünme yöntemlerim an gelir kendini gösterebilir.
Öñcelikle burada düşüncelerimizde üsteleyici olabiliriz, düşüncelerimiziñ doğruluğu koñusunda insanları ikna étmeye çalışabiliriz. Ancak dayatmacı olamayız. Bunlarıñ yañında kaba koñuşmamakta ve ağız dalaşı çıkarmamakta yazışmacı adına yarar var(zaten bunları yapmıyorsuñuz). Birde dil dışı paylaşımda bulunmamak dışında yazışmalığıñ çok bir kuralı yok.datadeveb yazdı:Birçok sözcükte benzer tuttumu üsteleyici olmamak koşuluyla gerçekleştiririm. Bu sözcüklerdeki seslere yüklenen anlam nedniyle duygulara değip geçmesiyle alakalı bir durumdur. Sözcüğe yüklenen anlam ile seslerin tanıtıldığı anlamlar birbirine yakın olunca yer yer algıları istenilmeyen sapaklara yöneltebilir. Sapaklarda kalışları uzun olmasa da sapıp çıkılan durumlar oluyor. Bazı yabancı kaynaklı sözcükleri benimseyebilmenin altında da biraz bu durum yatar.
Evet, türetim açısından beñziyorlar. Bunu örñek göstererek sözcüğü öñerdiğiñizde daha kabul édilir duruyor.datadeveb yazdı:Balyöreyi cennet sözüyle eşleştiremeyenlere yardımcı olur ümidiyle "balayı" sözcüğünü örnek veririm.
Ancak şu farklı kökten gelen diğer sözcüklere değinmesi olayı bana pek sıcak gelmedi. Zekice bir düşünce belki ancak dile zarar véreceğini düşünüyorum. "Bundan sonra Türkçede cümleniñ öğeleriniñ dizilimi Avrupa dillerindeki gibi olsun" démeye benzeyen bir durum. Yabancı sözcük yok ancak yabancı bir özellik var. Her hangi bir dile öykünme taklit étme olmasa da yabancı.datadeveb yazdı:Diğer önerim gülyöre de gül sözcüğünün dokunduğu anlamlar nedeniyle önerimi sundum. Gül bitkisi ile gülmek ikisi de güzel şeydir. İkisine de dokunur. Gül bitkisi + yöre ile gül çiçeği gibi bir yöre olduğu anlamı üzerine kurulan bu önerimde de aynı durumu yapmış olmaktayım. Bir taşla birden çok kuş vurmak. Dolayısıyla "gül" sözcüğünden bu iki anlamı da bir biçimde dokunabiliyor olma olanağını değerlendirdim.
"... Söz konusu kelimeyle ilgili olarak tamıt-... tamtul-... tamdur-... da metinlerde yer almaktadır... Clauson, tamıd- için (F) ibaresini kullanmış ve kelimeyi Çince yen < diam ile ilişkilendirmiştir... Kırgızcada Clauson'nun belirttiği gibi tamız III 'tutuşturmak, yakmak' yanında aynı kökten gelen tamızgı II 'ateş tutuşturmaya yarayan nesne' tamızgılık ve tamıl- da geçmektedir. ayrıca Kırgızcada tamduk ve yukarıda verdiğimiz türevlerin kökünü açıklayacak nitelikte olan tam- IV 'tutuşmak, yanmak' fiili de yer almaktadır. Bu durumda Clauson'un tamıd-'yı Çince bir kelime ile ilişkilendirmesi görüşü de çürütülmektedir. Kırgızcada 'tutuşmak, yanmak' için tam- fiilini bulmamız, bizim bu güne kadar yapılmış çalışmalarda tamu 'cehennem' için söyenilen "Sogdçadan alıntı kelime" açıklamasını soru işareti ile karşılamamıza neden olmuştur. Köktürk ve Uygur metinlerinde tamu, daha sonra tamuğ şeklinde sıkça geçen bu kelime bugünkü Türkçelerin çoğunda da küçük söyleyiş farkları ile yaşamaktadır... En eski metinlerde tamu sonra tamuğ olarak geçen bu kelime eğer söylenildiği gibi alıntı bir kelime (S Sogd. tmw) ise bu ikilik nasıl açıklanabilir? Ayrıca alıntı bir kelimenin gerek tarihi gerekse çağdaş Türk dillerinde yaygın kullanımda olması biraz düşündürücüdür. Bize göre Eski Türkçedeki tamu kelimesinin dile ilk girişinde ilk etken Sogdçadaki tmw olabilir. Fakat aynı kelimenin Karahanlı dönmiyle beraber tamuğ şeklini alması, Kırgızcada geçen tam- fiili ile ilgili olabilir. tam-...-u(ğ) ile 'tutuşan, yanan şey, ateş' ve oradan 'cehennem' anlamını kazanmış olmalıdır. Tercümede Arapça "cehennem"in Türkçe karşılığı tamuğ otı 31/58a2'dır. Bu da tamuğ ve ot arasındaki ilgiyi bir bakıma ortaya koymaktadır."
"Artık o ateşten sakının ki, onun tutuşturucu odunu (kâfir) insanlarla taşlardır. O (ateş) kâfirler için hazırlanmıştır. " (el-Bakara, 2/24) "Kâfirler için hazırlanan ateşten korkun. " (Âli İmrân, 3/131).
mut (I)
isim
1. isim Mutluluk
bensay yazdı:"odra, kutra" benimde beğendiğim sözcükler, koşuğunuzda şiirinizde da güzel kullanmışsınız, bunlar ayrı konu, ortada "tamu" sözcüğüne ilişkin dilbilimsel tutarlılığı olan genelin tersine bir çözümleme vardı, onu paylaştım, "odra demeyin, tamu deyin" demedim, kimin hangi sözcüğü kullanacağı kendi özgür istencine bağlı bir nendir sonuçta.
Bu bölümü gezen üyeler: Hiç bir üye yok ve 2 konuk