Siteye ilk kez gelmiş kişiler de okuduklarını kolay anlasınlar ve akıcı bir şekilde okusunlar diye çoğu sözcük için Öztürkçe karşılıklar bulunmasına rağmen günlük hayatta en çok kullanılan kelimeleri kullandım.
Türklerin bugünkü durumunu göz önünde bulundurarak Ortak Türk Alfabesi için nasıl bir yol izleyeceğimizi düşünelim. Kazakistan diğer Türklerden uzun yıllar sonra Latin Alfabesine geçme kararı aldı ancak aramızdaki anlaşabilirliği yüksek tutmak yerine "kendine özgü" bir şeylere sahip olmayı istedi. Diğerlerinde görüp canı çekti anlaşılan. Tabi ülkelerin gerçekten demokrasiye sahip olmayıp "Rus projelerinin" halktan habersiz cumhurbaşkanlığına yerleştirilmesi gibi durumlar söz konusu olduğu için ülkelerde Rusların yoğun olarak sözü geçiyor. Zaten Ruslar kafasına göre Çerkesleri, Tatarları, Ahıska Türklerini sürgün edip, soykırım suçlamasına maruz kalmadığı halde siz Rusları sürgün etseniz soykırımla suçlanacağınız için ülkedeki yoğun Rus nüfusundan kurtulamıyorsunuz. Çin'in eski yıllardaki böl-parçala-yönet yöntemini bugün Ruslar aynı şekilde uyguluyor ve Türk ülkelerini kendine özgü bir alfabeye sahip olunca daha da saygı duyulan bir ülke olacağına inandırıyor. Zaten inanmaya hazır bir millet varsa işleri daha da kolay.
Peki biz bugün nasıl bir yol izlemeliyiz? Bir yol oluşturalım ki
Ortak Türkçeciler bu yolu izlesin. Bu yol izlendikçe bütün ülkelerdeki Ortak Türkçeciler tarafından daha çok benimsensin ve yaygınlaşsın. Böylece "Ortak Türk Alfabesi" kendi kendine yaygınlaşmış olsun.
Örneğin bir kitap yazacağımızı düşünelim, bu bizi bir kaç sorunla karşı karşıya bırakırken bir kaç kazanım sağlıyor.
1. Kazanım: 1 kez hazırlanıp basılmış, dolayısıyla 1 kez masrafa girilmiş bir kitabı defalarca çeviri çalışması yapmadan bütün Türk Dünyasına satabileceğiz. Bu herhalde Ortak Türkçeci olmayan pek çok yazarın bile isteyeceği bir şeydir.
2. Kazanım: Edebiyat, felsefe, siyaset gibi alanlarda daha yüksek gelişim sağlar. "Hiç birimiz hepimizin toplamından daha akıllı olamayız" diye bir söz vardır. Bir kitap ne kadar çok kişiye ulaşırsa o kadar çok katkı, yani geri bildirim elde eder. Örneğin Avrupada gerçekleşen reform ve rönesans yalnızca 1 ülkeyle sınırlı olsaydı aynı etkiyi gösterir miydi? Tabi ki de bu söylediğimin Türklerde gerçekleşmesi için bütün Türk ülkelerinde eğitimin gelişmiş ve yaygınlaşmış olması gerekir. Zamanla bunun gerçekleşeceğini düşünelim.
3. Kazanım: Birbirimizden daha çok haberdar olmamızı sağlar. Örneğin Kazakistanın sorunlarından bahseden kitaplar daha çok insana ulaşacaktır, Ortak Türk Alfabesi kullanılan yazışmalıklarda bütün Türk Ülkelerinden katılımcı olacaktır. Türkiye'de yaşayan bir Türk Kazakistan'da iç huzursuzluklar görülmeye başlandığını, nedenlerinden birisinin de ülkenin kendi kaynaklarından en fazla %15 kazanç elde edebilmesi olduğunu öğrenmelidir. Araştıran, öğrenmek isteyen her durumda öğrenir ancak bunu öğrenmek kolaylaştıkça daha çok insan daha az çaba ile öğrenir ve ne kadar çok insan öğrenirse o kadar iyidir. Daha büyük bir kitle bu durumdan haberdar olursa, yarın bir gün eline yüksek miktarda para geçince yatırım alanları araştıran Kazak olmayan Türkler, belki de parasını borsada yabancı bir şirkete yatırmak yerine Kazakistanda bir petrol şirketine ortak olacaktır, kim bilebilir.
---------------
1. Sorun: Ortak Alfabenin bugüne dek benimsenmemiş olmasından dolayı, bütün Türkler anlasın diye uğraşırken bütün ülkelerde okunmama olasılığı.
Türklerin bilmediğinden uzak durmak, öğrenmek için çaba sarf etmemek sorunu olduğunu biliyoruz. Bu durum son yıllarda Türkiye de artış gösteriyor, eskiden azalma gösteriyordu. Şuan da birilerinin eğriyi doğruyu göstermesine ihtiyaç duyan bir millet ile karşı karşıyayız. Cehaletin baş tacı edilmesinden dolayı. Birileri çıkıp "bu terörist, bu fetöcü, bu casus..." şeklinde bir şeyler söyleyince halktan istenen yalnızca
sorgulamadan inanması. "Sorgulamaya kalkarsan sende teröristsin." Orta sınıf cahil Türkten bıkan ve yorulan bütün eğitimli Türklerin, özellikle gençlerin Türkiyeden kaçtığı bir dönemde yaşıyoruz. Bunların da bütün alanlara etkisi oluyor. Türkiyede doktor olmak yerine İsviçrede kebapçı olmayı tercih eden bir gençlik varsa bu ülkede geriye kalanların Ortak Türk Alfabesini öğrenip benimseme oranı ne kadar olur acaba. (Bu durumun avantaja dönüştürülmesi az da olsa mümkün. Türkiyedeki sorunların kaynağından, insanların neden Türkiyeden kaçtığından bahseden ve sorunun çözümünü ortaya koymaya çalışan kitapların Ortak Türkçe basılması (özellikle bu dönemde) eğitimli Türklerin dikkatini çekme oranını arttıracaktır. Bu kitapların gittikleri ülkelerde satılma olasılığı nedir bilmiyorum ancak bu kitlenin dikkatini çeken kitaplar yazma şansımız yüksek, bu da cahilleri bir kenarı bırakıp doğrudan eğitimlilere Ortak Türk Alfabesini benimsetmek için bir fırsat.)
Bu söylediklerim Türkmenistandaki aptal dikdatörler yüzünden yıllar önce yaşanmıştı, örneğin ilk cumhurbaşkanı Saparmurat Niyazov, "Ruhname" adında bir kitap yazdı ve utanmadan bu kitabı okumanın sevap olduğunu bile iddia etti. Bu kitabı 3 kez okuyanın doğruca cennete gideceğini söyledi ve doktorların hipokrat üzerine olan yeminini kaldırarak Niyazov üzerine yemin etmesini istedi. Bir aya yazdığı kitabın adını vermek istedi ve Berdimuhammedov da kafasına göre Türkmenistanda çıkarılan yeni takvim isimlerini iptal etti. Yaptıklarıyla "gelen gideni arattı" dedirtti. Araştırmak isteyenler için;
https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkmen_takvimi4 Oğuz Ülkesinden yalnızca Azerbaycan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinden umutluyum, Türkiyeden kısmen umutluyum. Doğru adımları atarak başarabiliriz ancak Türkiye ile Türkmenistanda halkın çoğunluğu büyük bir yadırgama ve kabullenmeme içerisinde olabilirler. Kitabı hiç ellerine almayıp okumama olasılıkları var. Ek olarak birisi çıkıp "Ortak Türkçecilik günahtır" dese halkın büyük çoğunluğu inanacak. Cehaletin her alanda katlanarak büyüdüğü bir ülkede birileri de çıkıp "Bunlar Atatürk düşmanı, onun yaptıklarını yıkmaya çalışıyorlar" dese onlara da inananlar olacak.
Bu da bizi şuna götürüyor: Öncelikle her görüşten insanın kitabını Ortak Türk Alfabesi ile yazmaya teşvik edeceğiz. Örneğin bir kişi "komünizmi sevdirmeye çalışan" kitaplar yazıyorsa Ortak Türk Alfabesinin kendisi için iyi bir fırsat olduğunu, 1 kitap ile bütün Türkleri etkileyebileceğini anlatacağız. (Kandırmaktan değil, gerçekleri anlatarak benimsetmekten bahsediyorum.) Benzer şekilde "turanı, Türk birliğini" veya "İslami yönetimleri" sevdirmeye çalışan kişileri bunu yapmanın kazanımlarının yüksek olduğu konusunda ikna edeceğiz. Böylece bu konu siyaset üstü bir konu olacak, yayınların sayısı arttıkça benimsenme oranı artacak. (Hali hazırda Türk ülkeleri eski komünist ülkelerdir, nüfuslarının büyük çoğunluğu Müslümandır ve etnik kökenleri Türktür. Yani herkesin bunu yapmak için bir nedeni var.)
Zaten bu durum böyle, Ortak Türk Alfabesi siyaset üstü bir konu, bu gerçek. Ancak benim korkum bu durumun siyasileştirilerek tepki gösteren, sorgulamadan yargılayanların kasıtlı olarak çoğaltılması. Bunun önüne geçmek için bu gerçekleşmeden önce her görüşten insanı "Ortak Alfabenin kazanımlarının yüksek olduğu" konusunda ikna edeceğiz. Böylece bu Alfabeyi kullanmak hem tepki görmeyen bir durum olacak hemde kendi kendine çoğalacak. Bir turancı 1 kez emek verilmiş bir kitap ile büyük bir kitleyi etkileyebiliyorken bir komünist neden bunu yapmak istemesin.
İyi bir
önsöz ile yaptığımız şeyin amacını ve kazanımlarını anlatmalıyız. Kitabı okumak isteyenlere önce önsöze göz atmaları gerektiğini kitabın kapağında belirtmeliyiz. İnsanların yadırgama oranlarını azaltmak için de önsözden hemen sonra ya da kitapların en arkasında bir kılavuz yerleştirmeliyiz. Örneğin Türkiye Türkçesi ile Ortak Türkçe arasındaki değişimleri gösteren bir rehber. Bütün diller arasında nasıl geçiş yapılacağını göstermeliyiz.
2. Sorun: Göktürk Alfabesini mi yoksa Ortak Türk Alfabesi olarak kabul edilmiş şu alfabeyi (
https://tr.wikipedia.org/wiki/Ortak_T%C ... e_alfabesi ) mi kullanmalıyız?
Göktürk Alfabesinin kullanımı 1. sorundan daha büyük bir sorundur. Söylediklerim aynen geçerli olmakla birlikte yadırganma ve benimsenmeme olasılığı daha da büyük şuan için. Bence "Ortak Türk Alfabesinin" herkes için faydalı bir şey olduğu, istenen bir şey olduğu konusunda milletçe aynı fikirde olmalı, Göktürk Alfabesinin kullanılması gerektiği konusunda ise kendi içimizde aynı fikirde olmalıyız. Biz ve bizim gibi düşünen dernekler milletimizi Göktürk Alfabesini kullanmaya ikna etmek için uğraşabilir ancak buna ikna olmayan kişilerin bile bir Ortak Türk Alfabesinin var olması gerektiği konusunda hem fikir olması gerekir.
Burada önemli olan nokta Latin Ortak Türk Alfabesi ile Göktürk Alfabesi arasında doğrudan geçiş olabilmesidir. Örneğin Göktürk Alfabesinde "E" için 2 damga vardır. Birisi "normal E" diğeri "kapalı E". Ancak önerilen Ortak Türk Alfabesinde "kapalı E" yok ancak ilginç bir şekilde "Ä" var ve bu Azerbaycan Türkçesindeki Ə için karşılık olarak düşünülmüş. Azerbaycanda kullanılan alfabeye bakınca da 2 tane "E" sesi olduğunu görüyoruz, 3 değil.
Burada karşılığı
(Az)Ə>
(O.T)e,
(Az)e>
(O.T)é, olarak düşünmek dururken
(Az)Ə>
(O.T)ä,
(Az)e>
(O.T)e olarak düşünmek Türkiye Türkçesini okumaya çalışan bir Azerbaycanlının bütün "E" seslerinin kapalı olduğunu düşünmesine yol açacak. Bunun neresi Ortak Türk Alfabesi?
Daha da komiği, hiç bir Türk Alfabesinde bulunmayan bazı sesler (yalnızca Osmanlıda, Selçukluda, Safevilerde... vs. kullanıldı diye olsa gerek) Ortak Türk Alfabesine alınmış. Örneğin "Ģ" sesi. Bu ses Göktürk Alfabesinde yoktur. Olması gereken Ortak Türk Alfabesi Göktürk Alfabesi ile paralel olmalıdır. Bu da bizi 3. soruna götürüyor.
3. Sorun: Daha önce kabul edilen Ortak Türk Alfabesini mi kabul etmeliyiz, yoksa kendi yolumuzu mu çizmeliyiz?
Bu sorunun çözümünü ortaya koyarken yapacağımız şey 1. sorunun çözümüne katkı sağlayacak bir şey olmalıdır. Kabul edilmiş Ortak Türk Alfabesi hali hazırdaki yazı sistemlerini bilenlerin kolay anlayacağı şekilde olmalıdır. Örneğin Türkiye Türkçesinde gösterilmeyen "kapalı e" sesi "é" harfi ile gösterilirse ve "normal e" sesi de "e" gösterilirse bir kişi "e" ile "é" arasındaki farkı hiç öğrenmeden de yazılanları anlayabilecektir. Önsöze
"Eğer bu yazı sistemini öğrenmek istemiyorsanız sanki onlar yokmuş gibi okuyabilirsiniz" yazmak kadar kolay hale gelmiş olacaktır. Örneğin okur, göñül sözcüğündeki ñ'nin ne olduğunu düşünmeden onu "n" gibi okuyacaktır. "Göktürk Alfabesinde yerine yeni bir türetim koymadan olmaz" denilen, bir karşılık düşünülmek zorunda olan harfler için Göktürk Alfabesine eklemeler yapılacaktır. Örneğin "F, V, Ğ..." gibi. (Bu konuda zaten Türk Dili Derneğinin önerileri bulunmaktadır.) Ancak yalnızca Karay Türkçesinde bulunduğu için Ņ, Ļ, gibi harfleri alfabeye almak gerekmez. Bu durum Türkiyede Ortak Türk Alfabesini kullanmak isteyenlerde
"Bunları bizde kullanmalı mıyız? Kullanıyorsak nerelerde kullanacağız?" şeklinde bir kafa karışıklığı oluşturur. Bilirsiniz bizim millet uzun işi sevmez. Yalnızca Göktürk Alfabesi ile paralel bir Latin alfabesi oluşturursak yeterli, böylece Göktürk Alfabesi öğreniminde yalnızca çift seslileri (ny, lt... gibi) öğrenmek kalıyor.
---------------
Özet: Ortak Türk Alfabesi Latin Alfabesi temelli olsa bile kazanımı oldukça büyüktür. Ancak önemli sorunların çözümüne muhtaçtır. Ortak Türk Alfabesi olması gerektiği milletimizin ortak görüşü olmalı, dernekler istiyorsa Göktürk Alfabesinin kullanılması gerektiği konusunda milletleri ikna etmeye çalışmalıdır.
Sonuç: Ortak Türk Alfabesinin sorunları çözülmelidir. Bu konuda bütün dil dernekleri ile ortak çalışmalar yapılmaya çalışılmalı ve en makul ortak görüş üzerinde uzlaşılmalıdır. Yetkili birimlere (derneklerin ortak imzasını taşıyan) yapılan yanlışlıkların düzeltilmesi gerektiğini belirten yazılar gönderilmelidir.
Bu konuda en çok desteği alabilmek için diğer ülkelerde derdimizi anlatabilmeliyiz. Örneğin şuan Kazakları
"Ülkenizdeki petrolü ve diğer alanları Çinlilerle Ruslar kontrol etmeseydi, Türkiye ve Azerbaycan gibi ülkeler kontrol etseydi size %15 değil daha çok kar verirdi." diye inandırmak zor olmamalı. (kandırmaktan bahsetmiyorum, Türkiye zaten rekabetten dolayı mecburen daha çok vermek zorunda.) Para bulan iş adamlarının yatırım için yönünü batıya dönmesi yerine Türk ülkelerine yatırım yapması gerektiği anlatılmalıdır. Bunun için de, yani bir ülkeye diğer Türk ülkelerinin gereken yatırımı götürmesi için de
anlaşabilirlik seviyemizin en üst düzeyde olması gerektiği anlatılmalıdır.
Ortak Türk Alfabesinin yararları, kazanımları konusunda her görüşten gruplar ikna edilmelidir. Yayınevleri 7-8 kez çeviri çalışması yapmaya göre çok daha düşük bir ücretle insanların yazdıkları kitapları "Ortak Türk Alfabesine çevirme" işi (harflerin değişimi) yapabilir. Kendi hazırladıkları "geçiş klavuzlarını" kitapların en son sayfalarında yayımlayabilirler. Ya da internet sitelerinde yayınlayabilirler, kitaba yalnızca sitenin adresini koymak yeterli olur. Ayrıca yayınevleri kendi önsözlerini hazırlayarak kitabın Ortak Türk Alfabesi ile hazırlanma amacını ve yararını okuyucuya bildirebilir. Okuyucunun kitabın hangi alfabeyle yazıldığını anlamasını beklemek yerine kitabın kapağına "Ortak Türk Alfabesi ile yazılmıştır" şeklinde bir uyarı koyulabilir.
Sizlerin eklemek istediğiniz ya da itiraz etmek istediği şeyler varsa eklemenizi bekliyorum. Bir görüşün kabul görmesi ve uygulamaya geçmesi için yorumlar önemlidir.