
Bu qural nerädän çıktı? Şaş-, şış-, şış, şor, şu, şuñqar vs. necä açıqlanıyor?Engin yazdı:Türkçede aslî olarak ş- ile başlayan sözler yoktur, olanlar da ikincil gelişmelerden dolayı ortaya çıkmıştır, örneğin ET sış- > TT şiş- gibi; burada gerici ses benzeşmesi söz konusu olabilir. DLT'te geçen şüt sözünün Türkçeliğinden emin miyiz?
çıqdı^^ingichka yazdı:Bu qural nerädän çıktı? Şaş-, şış-, şış, şor, şu, şuñqar vs. necä açıqlanıyor?Engin yazdı:Türkçede aslî olarak ş- ile başlayan sözler yoktur, olanlar da ikincil gelişmelerden dolayı ortaya çıkmıştır, örneğin ET sış- > TT şiş- gibi; burada gerici ses benzeşmesi söz konusu olabilir. DLT'te geçen şüt sözünün Türkçeliğinden emin miyiz?
Eski Türkcä deyändä Türk diliniñ hangi dönämi? Äski Uyğur Türkcäsindä şaşmaq yenä şaşmaq şäklindä.Engin yazdı:Şaş- sözü Eski Türkçede saş- diye, yani s ile de yazılmış, ş ile başlayanı ise benzeşme dolayısıyla oluşmuş ikincil bir şekildir.
Şu sözü zaten bir bileşim diye biliniyor, şu < şol < uşol (uş+ol). Nişanyan ve Gülensoy bu konuda hemfikir. Her sözün kökenine değinemeyecim ancak birçok söz de yansımadır ([i]şıpıdık [/i]sözü gibi).
Bu "kural"dan birçok Türkoloji çalışmalarında bahsediliyor. Size şimdilik iki kaynak vereceğim:
"Of the two Proto-Turkic sibilants only s- occurred word-initially. All initial
š- sounds in native Turkic words have developed from a primary or secondary
si-." [1]
"Initial š- is supposed not to have existed in Proto-Turkic, and it is still very
rare except when going back to č-. Certain other cases of s- in native words may go back to si-." [2]
[1] Róna-Tas, András: The Reconstruction of Proto-Turkic and the Genetic Question. Turkic Languages (ed. Lars Johanson & Éva Ágnes Csató). S. 71.
[2] Johanson, Lars: The History of Turkic. Turkic Languages (ed. Lars Johanson & Éva Ágnes Csató). S. 105.
töz "a. 1. Kök, asıl, cevher. 2. fel. Değişenlerin özünde değişmeden kaldığı varsayılan idealist kavram, cevher." [Güncel Türkçe Sözlük]
öz (I) a. 1. fel. Bir kimsenin benliği, kendi manevi varlığı, iç, nefis, derun, varoluş karşıtı: Özünü bir yerde bırakıp sadece kalıbını gezdirmişti. -H. Taner. 2. Kendine, kendi kendini anlamlarında birleşik kelimeler türeten bir söz: Öz eleştiri, öz geçmiş, öz yönetim. 3. Bir şeyin en kuvvetli veya kıvamlı bölümü, hülasa, zübde, ekstre: Karaciğer özü. Meyve özü. Mısır özü. 4. Çıbanların içinde ölmüş dokudan oluşan irinle birlikte çıkan parça. 5. zm. Kendi, zat: Bir od düştü yanar tatlı özüme / Dünya zindan görünüyor gözüme -Karacaoğlan. 6. mec. Bir şeyin temel ögesi, künh, zübde: Ortalıktaki krizi sebep gösteriyorlar ama asıl kriz şirketin kendi özünde. -A. Gündüz. 7. bit. b. Bitkilerin kök, gövde ve dallarının boydan boya ortasında bulunan, hafif, gevrek ve çoğu yumuşak bölüm: Ağacın çürüğü özünden olur / Yiğidin iyisi sözünden olur -Halk türküsü. [Güncel Türkçe Sözlük]
Bu bölümü gezen üyeler: Google [Bot] ve 18 konuk